Wikipedia

Arama sonuçları

GÜZ

o
bir buçuk odada yaşar
düş kuyusunun sonsuzluğuna yatardı

mersin ovası avuçlarına delişmen taylar koştururdu
oysa
şehir bok kokardı 
                       geceleri sidik.

Allahsız bir hacının gül yağlı nefesinde kavrulurdu
                                                                menekşesi
o
yoktu
bense sonsuzluğa savrulan 
                     tanrının  yadsıdığı
                             Zerdüşt idim
                                               
                                               tekin olmayan 
                                               sabahçı kahvesinde uyuklayan üçüncü şahıs.
Çıplaktım açtım

o
açtı
çıkınını
bir tutam siyah ah
                           bir umutsuz sarı
fırçası gümüş


Öyle bakma bana kahve kokusunda
gülme öyle nariçi nariçi
biliyorsun yar değil bana
aklım
alır gider başını
dağlara dağlara

YOL AYRIMI


Niyazi,elif,hasan,vakkas ahmet,zahraydılar ve daha çoktular
düşlerinin tahiri
davalarının zöhresiydiler
çoktular ve çocuktular


Sen
Ruhunu
Rehin verdin bir eskiciye.
Gidip alacağını savlarsın
paran olunca.
Saklama,
Savsaklama ahmet!
Satıldı o ruh
Bey sofralarında bir şişe rakıya.
Yol ayrımındasın
Ya
Bey sofralarının beş numaralı soytarısı
Ya da
Kardeş şenliklerinin
Halay başı olacaksın

ÇOBAN ATEŞLERİ YAKAR
KAN KIRMIZI GÜLÜŞÜN
ISıNIR İÇİM

KÜL İÇİNDE KOR KALBİM

I
çoban ateşlerinden sıçrayan
bir
çıngıdır
kalbim
biz
ustamızdan öğrendik gecenin evini tutuşturmayı
ve kardeş öpüşleriyle yangınlar çıkarmayı

ıı
ve
şimdi
o yangınlardan
elde avuçta kalan
siyah beyaz bir resimde
saçları üç numara traşlı üç gülüş
vitrinler sürgünü birkaç kaçak kitap
bir
de
kanlı gömlekler zulasında dürülü kavga

ve
ayrılık vakti
gözü kara bir öpüşün
alnımızda çıngılı külü

II
ve
şimdi o aykırılığın
nar kırmızısı yiğit gülüşü
hüznümle koyup yan yana düşünmenin hükmü
ilk celsede ölüm
neyleyim
neyleyim
ki
yar zülfüne sinmiş
vazgeçilmez gonca gülüm
şiir'e dğmiş
bala düşmüş ölüm

III
ölüm
birden bire olmuyor herzaman
ölüm
sensiz olmak ey rahmini bıçaklayan cenin
dala yürüyen su
tohumda sabırsız soluğum
ey susan çığlığım benim
yerin
göğün
ve bilcümle mahlukatın sahibi ellerin aşkına
hiçbir gerçek geminin alamadığı
gecekondu göletlerinde kağıttan gemilere yükleyip
pupa yelken deryalara sürdüğün
oyunların ve düşlerin aşkına
saklama avuçlerında
dost ateşine bakar gibi
yadigar gülüşünü koy alnıma

KAÇIŞ

kovuyorum kalabalığı
kendi içime sürgünler büyütüyorum
şenlik ateşleri yakılıyor işte tüm obalarımda
bir ormanı boyuyorum
beynimin coğrafyasında
adım atılmamış

ütopya
yeniden ütopya
kardeşce hayat
deli bir aşk

deli bir aşk
anarşist avuçlarımda danseden çingene

AŞKA DAİR

ÖZGÜRLÜK YASADIŞIDIR
AŞK
TA
ÖYLE


aşk sağlıktır
sağlık
ki
çıplak ayaklıdır
ne bot giyer ne nalın
ateşler içinde
kıstırılmış bir gerilladır
beni vuracaklar menevşe
yasımı tutma
beni unutma
şarkısını söyler
sürgün makamında

HASPAM

ah haspaam
fırtına kuşum
deli çingenem benim
içimde büyüyen saçma çocuk
üşümüş bir kedi yavrusu gibi geldiğinde
sıcaklığıma
öptüysem üşüyen avuçlarını
ve ağzını ay ışığına karşı
gökyüzünden
yağmurdan
toprak kokusu
ve sıcak ekmeği bölüşme sevincinden öte
varmıydıki doymazlığım

deli çingenem
has ekmeğim haspaam
ey
aykırılığımın sağrısında balkıyan
nar kırmızısı
kaç yıl varki
gizli bir yara gibi taşırım sevdanı

GÜZ

o bir buçuk odada yaşar düş kuyusunun sonsuzluğuna yatardı mersin ovası avuçlarına delişmen taylar koştururdu oysa şehir bok kokardı...